Lilypie Fourth Birthday tickers

10 Eylül 2012 Pazartesi

Bu pazartesi..

Her pazartesiden pek bi farkı yok aslında..sadece biraz daha düzen istiyorum hayatımda..
Planlı yaşama telaşesi sardı şu sıra..
Hayırdır inşallah..

5 Eylül 2012 Çarşamba

yeni bir başlangıç olsun


nereden bilebilirdim tüm bu yazdıklarımın bu gece beni teselli edeceğini..
onlarla avundum desem yeridir .
o kadar kırgın ve o kadar yorgunum ki..
tekrar yazmaya başlamak için güzel bir başlangıç yapmayı planlıyordum ama her işim gibi bu da ''PAT''diye iniverdi tepeden..hiç beklemediğin bir anda yüzüne çarpan TOKAT gibi..
unutmaya çalıştığın herşeyi tekrar hatırlatır gibi..

belki kötü başlangıçlar güzel sonuçlar doğurur ne dersin?
tekrar çözülür dilim,başlar elim yazmaya..
çocuktur geçer gider diyemediğim için mi oluyor?
ben mi çok zorluyorum?
0 mu çok zor?
dediğini yaptırtmak için girdiği triplerin haddi hesabı yok ve ben bu oyunun bir parçası olmak istemiyorum..
HAYIRları olsun hayatta istiyorum
bu HAYIRlarımın arkasında duran bir babası olsun istiyorum ama
onun her dediğini yaptırttığı ''büük büük büük komacan bir babası''var..onun kahramanı..
anneye ne hacet..
Anne Cadı.
Kahraman bir baba cadı mı cadı bir anne..
baba girdimi devreye..ben anneyi sevmiyorum ..
sevme.
''sevmezsen sevme köpek'' yazasım var yani o kadar.
çocukla çocuk olup öyle hıncımı almak var..

yok kıskançlık değil..sahipsiz gibiyim hani.
üçü bir arada eğlencemiz çok kötü bitti..
gerçi hıncımı aldım ama HINÇta beni aldı tabi.
dedim ya başta..
allahtan şu yazdıklarım var da az da olsa içime su serpti.
foto moto yok,bu sadece bir dertleşmeydi.





22 Aralık 2011 Perşembe

orda bi blog var uzakta...

orda bi blog var uzakta..
orda bi blog var uzakta..
gitmesekte görmesekte,
yazmasakta,çizmesekte..
o blog bizim blogumuzdur..


aklım der ki elime:
sene gelmeden 2012 ye
tez yazıla,çizile....

gerçi koca bir  yıldır böyle der ama nafile..
zira yamyam paşa iki yaş krizlerinde..

gelicem gelicem sevgili blogcağızım..

beni bekle...

9 Kasım 2010 Salı

bu yeni ben de kim?



















dışarıdan bakılınca tembellik yapmışım gibi görünebilir,zira koca 2 ay geçmiş,özgür anne ikicik bile karalamamış..
fakat şu günler,bundan önceki günler hep bi hamaratlık,olmadık şeylerle uğraşma,kendim için bana bile''yok artık daha neler özgür?''dedirtecek türden günlerdi..

düzenli pazara gitmeler mi dersin,



 kekler,kurabiyeler mi dersin..


misafir sofraları mı dersin;



                                                     geçici bir heves sandım..



geçer gider kurtulurum dedim..
ama geçmedi gitti..
dilime de ruhuma da dolandı
bu yeni ben ben de kim aynada bakıştığım?
bu yeni ben ben de kim kendimle yarıştığım???



derken kendimi bir gün kilolarca domatesin kabuklarını soyarken,doğrarken,kaynatırken buldum..
ev yapımı ketçap bile yaptık,yardımcım sofia 'nın tarifiyle,ve gürcistan baharatlarıyla..pek bir leziz oldu.


değil konserve işine girişmek,dolaptan domates çıkarmaya üşenenlerdendim ben.
şimdi dolabı açıp,gelip gidip konservelerimi sever oldum
şimdi ben deli mi oldum?
anne mi oldum?
                                   


13 Ağustos 2010 Cuma

''ded de'' demişken

Ben onun kimseyi böyle sevdiğine şahit olmadım..
beni bile..
haksızlık etmeyeyim,elbet sevmiştir de gösterememiştir bu kadar belki de..
hiç bir sabah uyandığımda sürpriz diye 13 saatlik yoldan ''hoppa''aniden gelişini bilmezdim mesela yamyam doğana dek..
hele ki 1 geceliğine sadece doğumgününe gelecek...
deseler bile inanmazdım..
inandırdı.
kimsenin fotoğrafını yanında taşımaz o..cool bi adamdır..babamdır..
şimdi her eve girişinde yeni fotoğraf yok mu?diye sorar olmuş..
Her şeye pek bir özenir olmuş,içi sevgi dolmuş..
geçenlerde de sevgisini bir koliye doldurmuş,torununa sunmuş...





Kendi bahçesinden özenle yetiştirdiği şeyleri yollamış bize halalarımla..kolinin içinden ampul kutusunda cherry domates çıkınca çok şaşırdım,hem de çok sevindim..taze çilek,böğürtlen,taze fındık..sabah sabah Yaman için harika bir ziyafet oldu..












''ded dde''cim süperdi..hepsini yedim..
ben her gördüğüm beyaz saçlı adama ded de diyorum biliyor musun?
buna ''özlemek''mi deniyor  henüz tam bilmiyorum ama ben seni her özlediğimde ''ded de''diyorum ve seni çok seviyorum.

12 Ağustos 2010 Perşembe

karizma nedir? kime denir?




                                               Karizma nedir?











Kime denir?
Yenilir içilir midir?

                                                                 

5 Ağustos 2010 Perşembe

beto n'apıyo?

Yaman burada ne yapıyor?
Havlıyor.
Kime?
Komşu köpeğe..Yeni mahallemizde varlığımıza henüz alışamayan komşu köpek ona''sende kimsin?ne işin var burada?''anlamında havladıkça,''artislik yapma oğlum,ben kaç aydır biliyorum sizin dilinizi haberin var mı diyor?''
Konuşma fazla,geç evine ..

                              
Herşey yaklaşık 2 ay önce bu soruyla başladı aslında..Evren ablası ona ''beto n'apıyo oğlum ?deyince ''uhh''diyordu,ben ilk günler tesadüf sanıyor,evreni taklit ediyor o an duyduğu için yapabiliyor sanıyordum  sonra sonra sordukça,dudaklarını uzatarak,gözlerini hafifçe kısarak(bknz.ilk foto), kendini çok önemli bir şey yapacakmış edasıyla hazırlanıp bi süre o uzamış dudaklarla öylece kalıp sonrada ''uuhhh''demesiyle yok dedim bu tesadüf olamaz artık.

Betoyu yani nam-ı diğer eski mahallemizin sadık bekçisi tanıdığım en akıllı köpek Bethovenı taklit ediyordu ve ilk anlamlı?!! kelimesinin bu olacağı hiç aklıma gelmezdi..O kadar hayvansever bir mahallede,onca hayvanın içinde aslında bu sonuç çok da şaşırtıcı olmamalıydı..herşeyden önce havlamayı öğrendi garibim.Abarttığım düşünülmesin,çünkü o ilk öğrendiği günler tamamen uykuya daldığı anlarda bile köpek havlamalarını duyar duymaz gözleri kapalı halde kafasını kaldırıp dudakları uzatıp kalan son enerjisiyle bir ''uhhhh''patlatıp öyle koyuyordu kafasını tekrar yastığa,sanki o an o köpeklere katılmasa köpekler küsecek..


Eskilerden bu fotoyu bulabildim,fındık abimizde var,Beto sağdaki arkadaş,ortadakide Ateş.Geçen yıl eski mahallemizi coşturan üçlü. O zamanlar Hamile halimle fındıkla ateşin peşinden az koşmamıştım.Belki taaa..o zamanlardan alışkındı bu seslere kim bilir..
Yeni Mahallemize  ilk taşındığımız günlerde ise yepyeni bir sesle tanıştı..''üürürüüüüüü'' karşımızda tam bir köy evi var,Ali Babanın çiftliğindeki bir çok şey orada da var.horozda var.İlk duyduğunda çok ama çok şaşırdı..tam da havlamayı öğrenmiştim,bu nereden çıktı şimdi der gibi durdu ,bekledi,ne yaptı oğlum horoz dedik..
Kısıtlı repartuarındaki seslerden en çok öksürüğe benzettiği için kısık bir sesle ,öksürür gibi gırtlaktan hırhürüüüüü...gibi bi şey yaparak hepimizi çok güldürdü.
Biz böyle aa..taklit ediyor diye gülerken bir de ne farkedelim,O kuş görünce,horozun sesini çıkarmaya başladı,fındığın resmini görünce ise''uhhh''yapmaya...işte böyle bir gün hiç farketmeden kuş'a kuş deyiverecek köpeğe de köpek belki ama temelleri bugünlerden nasıl atılıyor,nasıl bir heyecan yaşatıyor insana.
ikinci kez dünyayı tekrar keşfetmek bu.
herşeyi bir kez daha çok ama çok sevmek.
Sevmek demişken,hazır konuda  hayvanlarken,geçen hafta misafirlikte yerde bir kafes gördü,içinded de kuş..tamda kendi boyu kadar,ayakta kafesle oynarken birden başladı ağlamaya..Hiç anlam veremedik ne olduğuna,meğer sen daya göbeğini kafese,kuşta göbişinden ısırıvermiş 2 tane..o ağlıyor ben gülüyorum,ben güldükçe o sinir oluyor ..ama yine de korkmadı kuşlardan,hatta geçen gün Evren ablası yazmam için çok ısrar etti..Son zamanlarda balkonda kahvaltı yaparlarken kuşlar geçince Evren hep kuşlara da mama verelim oğlum diyormuş..
Geçen gün yine kahvaltı ederlerken kuş geçmiş, o da ucundan tuttuğu çatalı kuşa doğru tutup''mamma''demiş..
Evren delirmiş..
Hiç kin tutmaz benim minnoşum..Sever hayvanları anası kılıklı.


Son zamanlarda yürümeyle çok uğraştığı için bu tip sorularımızı pek cevaplamaz olmuştu..meğer o doğrusunu öğrenmiş,bu fotoğraf çekilirken anladım..artık''uhh''demiyor baya ''huv,hav''yapıyor,Beto belki buralarda yok ama bizim evde hergün lafı var..iyiki de var..

N'apıyo oğlum Beto??

12 Temmuz 2010 Pazartesi

elde var ''1''














nasıl anlatsam,nerden başlasam?ipin ucu bir kere kaçınca toparlamak ne zormuş meğer..
son yazdığım günden bugüne neler neler değişti bir düşününce..
evimiz değişti her şeyden önce,işte bu çok zaman aldı..
sonra yamyamım hastalandı..
ama çabuk toparlandı..
derken bir baktık ki,aylardan temmuz olmuş,Yaman kocaman bir ''1'' olmuş!!!
ben bugün yarın derken bi baktım tam 10 gün olmuş..
doğumgünümüz düşündüğüm kadar planlı programlı olamadı,hiç istemediğim halde aceleye geldi,
ama plansız programsız yapılan bir çok şey gibi çok güzel geçti, tadı herkesin damağında kaldı..
anneannemiz yeni dönmüştü,onlar olmadan bir kutlama yapmak hiç içimden gelmiyordu,hazırlık yapmak istiyordum ama aklıma hiç bir şey gelmiyordu,derken babamızın ''teknede kutlayalım'' demesiyle bizi aldı bir telaş.. hemen hazırlıklara başladık..
önce davetiyemizi seçtik,bütün sevdiklerimize''ben bu dünyayı sizlerle sevdim,1.yaşıma hep birlikte girelim''yazdık onun dilinden..ki öyleydi..etrafında ki herkesi o kadar çok seviyor ki..eskaza bir ortamda onunla ilgilenmeyen birisi olsun,o kişinin vay haline..o küçücük bedeni ,kalınlaşmış çığlık atan sesi ve bütün mimikleriyle ''beni sev,beni sev''diye başının etini yiyiyor..hatta bazen kendimizi''şey,pardon bakarmısınız? bir laf atarmısın bizim oğlumuza? size sesleniyor'' derken buluyoruz..

Davetlilerimizin tekne sürprizinden haberleri yoktu,adres yazdık sadece..
Derken harika bir haber aldık,anneannemizle dedemiz dayanamadılar,geliyoruz diye aradılar..halbuki canım annem 1 hafta önce dönmüştü buradan..ama bu haber en güzel hediyeydi bizim için..hele dedemiz onca yolu sadece 1 gün için geldi,ama değdi,1. yaş bu kolay değil ki..
Artık herşey harika olmalıydı..

Bütün hazırlıkları bitirdik,sabah günümüz çok güzel başladı anneanne ve dedemizle evimiz şenlendi,harika bir kahvaltı sonrası ise bir telaş bir telaş,sanki akşam nişanı var..alışverişti,tekneyi süslemek falan derken bi baktık buluşma saatimiz geldi çattı..

 Papyonu ve arkadan bağlanmış minicik atkuyruğuyla o gece miniğim öyle karizmatikti ki..sevdiklerini böyle karşıladı..

Tüm yaşamına uğur getirsin hem de teknemize uysun diye uğurböceği oldu pastası,pastaya uysun diye uğurböceği oldu kendisi..
















Herkes çok şıktı..Yaman şaşkındı..
uyku saatinde bu telaşede neyin nesiydi??
Tam tekne hareket saatinde bando teknenin önüne gelip çalmaya başlamasın mı?bu da çok hoş bi ayrıntıydı.

 Kendi çocukluk fotoğraflarımda,bir sürü arkadaşımın evinde,hep en bildik en klasik bir fotoğraf..saniyenin yarısı kadar zamanda bakıp geçtiğimiz,meğer ne anlamlıymış,ne kadar özel bir anmış o an anne ve baba için..tüm o telaşede,saniyelik bir sürede içim pırpırken hep bunlar geçti kafamdan,aile olmak dedim demek ki 3 kişi bir mumu söndürmekmiş..bu fotoğraf meğer ne özel ne güzelmiş..

En güzel kısmıda hediyelermiş,ne yeni ciciler ne ciciler...


İyi ki katıldın aramıza canım bebeğim,geçen yıl bu zamanlar çekilen sıkıntıların hepsi uçup gitti,1 yıl ne de çabuk geldi geçti,ben daha doyamadım ki senin o mis yenidoğan kokuna.. o zamanlar ,parmağımdan küçük ayaklar büyüdü de dün tam 9 adım attı gözümün önünde,sen sevinç kahkahaları atarken yürüyorum diye,ben hep korktum düşeceksin diye..

Bahaneyle biz bir eğlendik ki sorma annem,iyi ki doğdun,iyi ki benim oğlum oldun.


10 Haziran 2010 Perşembe

Bizim SPA nın sıpası..

Büyüyüp köpük masajı yapacak mısın acaba bana bir gün??Hemen yapacak gibi bir halin var oysa..

Çalışmak ne de keyifliymiş meğer  o günlerde...halbuki bana ne zor geliyordu..
Bir müşteriyle konuşurken göz ucuyla bir yandan onu kesmek,tam bir satışın  ortasında ağlamasını duyup,yanına gidememek...
Her yeri karıştırıp ellemesi,etraftaki dekorları yemeye kalkması,yürüyüş bandında emeklemeye çalışması,müşterilerin ayak banyosunda cıbı cıbı yapmaya kalkıp hatta bununla yetinmeyip içindeki çiçekleri tatmak istemesi ,hemencecik ne çabuk eskiyiverdi...
Mayıs ayında  Evren yanımızda değildi,o sıra bir çalışanımızın annesi onunla ilgilendi,ama mayıs sonu,haziran başı çoğunlukla Yaman işyerimizdeydi..






Kirli sepetinden çıkıp ''cee ee''oynayışımız..
Tekerlekli çamaşır sepetinde giderken ki sevinç çığlıkları şimdi sanki kulağıma geldi..

Zordu evet  belki ama Güzel günlerdi...

7 Haziran 2010 Pazartesi

taşınırken..

Tam da yaramazlıklar hat safhaya ulaşmışken neyse ki taşındık minik evimizden..


Koliler hazırlanırken,çeyizimde duran benim bebeklik elbisem çıkıvermiş bi yerden

 Muzur anneanne ''ne yapayım çok özledim senin çocukluğunu ben''diyerek getirdi seni içerden

senin  üzerinde benim bebeklik elbisem
çıkar bunu üstümden dedin çekiştirmenle
biz de çıkardık hemen
                                                       
 Yap boz gibiydik hep,biz yaptık sen bozdun
 nasıl olsa senin için her şey bir oyun...